23 Aralık 2013 Pazartesi

Beyond: Two Souls


nteraktif-drama türünün son yıllara kadar neredeyse tek temsilcisi olan quanticdream’in, Beyond ile Tribeca Film Festivali’ne katıldığını belki okumuşsunuzdur. Sanırım bu olaydan gerekli çıkarımları yapmamız gerekirdi. Çünkü Heavy Rain’in aksine Beyond’da kontrolün bende olduğunu bir türlü hissedemedim. Yazar-yönetmen David Cage, bu sefer neredeyse film yapmış desem, biliyorum çoğunuz üzüleceksiniz ama, yanılmıyor olacağım.

Beyond Two Souls, Jodie Holmes’un hayatının on beş senelik bir bölümü anlatıyor. Ellen Page’in hayat verdiği karakter, oyunun en sıkı yanı. Çocukluğundan genç kızlığına, ergenliğinden kadınlığına hayatının bir çok bölümünü beraber yaşıyoruz ve hikaye tamamen Jodie üzerinden akıyor. Hikayesinde Jodie yalnız değil. Ruhlar dünyasından olan ve kopmayan bir bağ ile Jodie’ye bağlı Aiden, kimi zaman kontrolünü alabildiğiniz ikinci karakter. Fakat sıkıntı şu, hikaye müthiş derece lineer. Oyun boyunca vereceğiniz kararlar neredeyse hikayeye hiç etki etmiyor. Hikayenin akışı karşısında pasif bir seyirci (bknz. film seyircisi) edasıyla yalnızca çok küçük müdahalelerde bulunuyorsunuz. Örnek vermem gerekirse, bir bölümde evinize gelecek misafir için hazırlık yapmanız gerekiyor. Ya misafiriniz için hazırlanacaksınız ya da günlük elbiselerinizle pizzanızı TV karşısında yiyeceksiniz. Hikayede fark yaratabiliyor gibi görünseniz dahi ikisinin de sonuçları aynı. Ve oyuncu, eğer yaptıklarım fark yaratmayacaksa, ki dediğim gibi hikayenin geneli böyle, ne diye seçmem gerekiyor diye düşünmeden edemiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder